ZORBALIĞA UĞRAYAN TAKİPÇİME TAVSİYELER
- Agah Karaaslan
- 22 Şub
- 6 dakikada okunur
"Korkuyla yaşayacağına cesurca ölmeyi tercih et. Zira cesurca ölmek, kendine saygını yitirerek geçirdiğin bir ömürden daha iyidir!"
Birazdan zorbalığa uğrayan bir takipçimin bana yazdığı mektubu okuyacaksınız. Hoş şeyler olmayacak, özellikle ona tavsiye niteliğinde vereceğim cevapları bazılarınız uygun ve etik bulmayabilir. Fakat kendimi bildim bileli kendisiyle benzer durumları yaşamış birisi olarak, bu sorunun çözümü konusunda bilirkişi olduğumu söylemek yanlış olmaz. Hazırsanız başlayalım;
Sayın Zafer Hocam, Merhaba, ben X şehrinde üniversite okuyan 18 yaşında bir öğrenciyim. Sizin zorbalık hakkındaki videonuzu izledim ve söyledikleriniz gerçekten çok değerli ve etkileyiciydi. Konuyu oldukça açık bir şekilde anlattığınız için size teşekkür ederim. Ancak, bu konuyla ilgili bir sorunum var ve sizin rehberliğinize ihtiyaç duyuyorum. Şu anda bulunduğum üniversitede, sosyal çevremdeki yaklaşık 10-15 kişilik bir grup (bu grupta kızlar da yer almakta) sürekli olarak benimle dalga geçiyor, beni aşağılıyor ve bu davranışlarını grupla birlikte sergiliyorlar. Bireysel olarak kimse bir taşkaralık çıkarmadığı halde, grup halinde bana karşı zorbalık yapılıyor. Bu durumun nedenini anlamadım ve benimle ne alıp veremediklerini de kestiremiyorum. Bu Grup Varoş Tayfadan oluşuyor Hocam, Club Alkol vb işleri Statü Gören Ağzı Sigara kokan Tipler Anlarsınız işte. Kendimi genellikle kavgacı veya geçimsiz biri olarak tanımlarım. Ancak şu an, bu durumu sakin bir şekilde geçirmeye çalışıyorum. Yine de bu sürekli baskı ve zorbalık beni psikolojik olarak zor durumda bırakıyor. Eğer bu süreç daha da büyürse ve bir kavga çıkarsa, üniversite hayatımın sonlanmasından, sicilimin bozulmasından ve diğer olumsuz sonuçlardan korkuyorum. İşin sonunda Şikayetçi olmaları durumunu düşünmek bile bana fazlasıyla stres kaynağı oluyor. Fiziksel olarak karşılık vermemekle birlikte (istesem verebilecek bir kuvvetim var), bu mental yükün altından kalkmak giderek daha zor hale geliyor. Bu konuda nasıl bir yol izlemem gerektiğini, alabileceğim adımları veya yardımlarınızı öğrenmek istiyorum. Gerçekten büyük bir psikolojik baskı altındayım ve bu durumu sağlıklı bir şekilde aşabilmek için rehberliğinize ihtiyacım var. Yardımcı olursanız çok sevinirim. Şimdiden zamanınızı ayırıp yanıt vereceğiniz için teşekkür ederim. Saygılarımla.
Zorbalığın aslında insanlığa özel bir şey olmadığını biliyor muydunuz? Evet, hayvanlar krallığında zorbalıkla sıklıkla karşılaşılır. Ve olayın dinamikleri hemen hemen her zaman aynıdır. Zorbalık esasında bir bölge dominasyonu savaşıdır. Ve çiftleşmeyle de alakalıdır. Evrim hayatta kalmaktır, hayatta kalmak ise çiftleşmektir. Her memeli canlının erkeği çeşitli yöntemlerle bir dişiyi etkileyerek çiftleşip genlerini sonraki nesillere aktarmaya çalışır. Bunu da diğer erkeklerle rekabet edip onları saf dışı bıkararak yaparlar. Hipergami gereği dişiler saf dışı bırakılmış ve pasifleştirilmiş erkekleri beta olarak, ortamı domine eden erkekleri ise alfa olarak algılar ve onlarla çiftleşmek isterler. Bu sebeple testesteronu yüksek olan erkeklerde her zaman etraflarındaki diğer erkekleri bastırma içgüdüsü vardır. Bu esasen bir çiftleşme stratejisidir. Ve bu stratejiyi gerçekleştirmek için erkekler bazen grup da oluştururlar. Çünkü bir grup halinde oldukları zaman diğer erkeklerin üstünde üstünlük kurarak onları safdışı bırakma şansları daha da artar. Bu hemen hemen her memeli türünün yaşadığı bir şeydir. Buna biz de dahiliz.
Daha önce hiç bir köpek sahibi oldun mu? Yada köpekler tarafından kovalandın mı? Eğer bu sorulara cevabın evetse, birazdan anlatacağım şeylere aşinasın demektir; Köpeklerin insanlar tarafından kurtlardan suni olarak evrimleştirildiğini biliyorsundur. Bu yüzden içgüdüleri hala kurtlarınki gibi çalışır. Bilirsin, bir kurt sürüsünde lider vardır, bu lidere alfa denir. Sürüyü alfa yönetir, diğer erkek kurtlar ise betadır, alfanın liderliğine boyun eğer ve onu takip ederler. Bazen sürüdeki bazı kurtlar tek başlarına, ya da bir grup haline gelerek alfaya meydan okuyup liderliği ellerine almaya çalışırlar. Bunu başarırlarsa ardından kendi aralarında kavga ederek yeni alfayı belirlerler. İşte aynı mantık köpeklerde de çalışmaktadır.
Bu yüzden bir köpek bir insanla etkileşime geçtiğinde yapmaya çalıştığı şey, eğer köpek evcil ve sakin bir tür değilse, insana agresif bir şekilde davranarak liderliğini belirlemeye çalışmaktır. Eğer sen bu meydan okumaya karşı pasif kalır ve korkuyla cevap verirsen bundan cesaret alarak daha fazla üstüne gitmeye başlar ve sana ciddi zararlar bile verebilir. Fakat eğer senin bu meydan okumaya ondan daha agresif bir şekilde cevap verdiğin takdirde cesareti kırılır ve seni alfası olarak kabul eder ve sana itaat eder.
İster inan ister inanma, benzer bir ilişki insan erkekleri arasında da vardır;
Ben çocukluğumu yaşadığımda henüz anne babaların çocuklarını tabletler ve diğer teknoloji aletleriyle uyuşturarak susturduğu zamanlar gelmemişti, hala sokağa çıkıp mahalledeki komşu çocuklarıyla oyun oynadığımız o son zamanlardı. Ve küçük bir çocukken sokağa çıkıp diğer erkek akranlarımla kaynaşmaya çalıştığım ilk andan itibaren şunu hatırlıyorum, arka sokağımızda mehmet adlı bir çocuk vardı. Bir gün bizim sokağımıza geldi ve etraftaki tüm erkeklere onu dövüp dövemeyeceklerini sordu. Bazıları bu meydan okumayı kabul etti ve hepsini tek yumrukta yere oturttu. Dayak yiyen oğlan çocukları ağlayarak annelerinin yanına kaçıyorlardı. Sonra sıra bana geldi. Bana da onu dövüp dövemeyeceğimi sordu. Diğer arkadaşlarımın dayak yediğini gören ben çok korkmuştum ve sesimi çıkartamadım. Fakat buna rağmen liderliğini göstermek adına karnıma sert bir yumruk attı. Anında nefesim kesildi, canım çok acımıştı.
O andan itibaren Mehmet'ten ödüm kopmaya başladı. Her gördüğünde beni dövüyordu. Bazen anneme babama söylüyordum, annem Mehmeti birkaç kez köşede sıkıştırıp korkutmuştu. Ama tüm bunlar Mehmet'in beni çok daha sert dövmesine sebep oluyordu. Anne babasına bile kaç kez şikayet etmiştik. Hatta ebeveynlerimiz kavgalı bile oldular. Ama ne olursa olsun bir türlü Mehmet'ten kurtulamıyordum. Taa ki bir gün artık kafayı yiyecek raddeye gelene kadar;
Tam olarak ne olduğunu hatırlamıyorum, ama öfke krizine girmiştim. Mehmet arkasını dönükken kaldırabileceğim en büyük taşı alarak tüm gücümle kafasına çalıverdim. Hayatımda ilk defa o kadar kan görmüştüm. Mehmet kanı görünce şoka girdi ve ağlayarak annesinin yanına gitti.
Mehmet bir daha bana zorbalık yapmadı. Hatta bir süre sonra arkadaş olduk.
Ailemse ağzıma sıçtı tabii. En az bir hafta ceza almıştım.
Mehmet benim ilk zorbamdı, ama son zorbam olmadı. Mehmet'le tek başıma baş etmeyi başarsam da, zamanla başka zorbalarım oldu ve korkumdam Mehmet'le nasıl baş ettiğimi unuttum. Sonuçta henüz küçük bir çocuktum, henüz olaylardan ders çıkarabilecek zekam yoktu. Ayrıca ailem tarafından sürekli şiddet yönelimlerim bastırılıyordu. "Şiddet asla çözüm değil" diyorlardı bana. Birisi bana bulaştığı zaman o kişiyle kibarca konuşup bana bulaşmamasını söylemeli, işe yaramazsa etraftaki bir yetişkinden ya da öğretmenden yardım istemeliydim, ama asla şiddetle karşılık vermemeliydim. Zamanla ailemin bana aşılamaya çalıştığı toksik öğretileri içselleştirdim ve tüm bunlar sadece daha pasif olmamı sağlayarak daha çok zorbalanmam dışında bir işe yaramadı.
Fight Club'ı izlediysen orada çok güzel bir replik vardır;
Biz kadınlar tarafından yetiştirilmiş bir nesiliz - Tyler Durden
Bu özellikle bizim toplumumuz için herhalde yapılmış en doğru analizlerden birisi olabilir. Maalesef nesillerdir biz erkekler, kadınlar tarafından yetiştiriliyoruz. Feminenleştirilmemiz daha henüz anne karnındayken başlıyor, ardından eğitim sistemimiz ve diğer kültürel öğelerle pekiştiriliyor. En sonunda tüm silahların namlularına çiçekler takmak isteyen pasifistler olup çıkıyoruz. Toplum şiddet potansiyelimizden o kadar çok korkuyor ki, bize şiddeti kontrol etmeyi öğretmektense, bizi şiddete eğilimli olan yönümüzü tamamen koparıp atacakları şekilde yeniden inşa etmeyi tercih ediyor. Bunu toplumsal güvenliği sağlamak amacıyla yapıyor, fakat farkında olmadan toplumu daha güvensiz bir hale getiriyor.
Sana geri dönecek olursak; Bir kaç lavuğun zorbalığı altındasın. Erkeklerin büyük bir çoğunluğunun hayatlarının bir döneminde mutlaka karşılaştıkları bu olay, hayatının şu kısmında seni bulmuş durumda. Sense tam olarak kendini bildin bileli şartlandırıldığın tepkileri veriyorsun; sakin kalıp sana yapılan zorbalığı görmezden gelerek sorunu çözdüğünü sanıyorsun. Kim bilir, belki de kendini "onların seviyesine düşmemeliyim" diyerek kandırıyorsun. Zulme boyun eğerek olgun olanı yaptığını sanıyorsun. Çünkü bu şartlandırmalarla büyüdün. Ama uğradığın zulme her sessiz kalışında, zorbaların tıpkı korkunun kokusunu alan sokak itleri gibi havlayarak üstüne gelmeye devam ediyorlar. Sessiz kalmaya devam edersen yarın üstüne fiziksel olarak gelmelerine de hiç şaşırmam.
Güçlü olan zayıf olanı ezer, bu doğanın kanunudur. Bu durumda yapabileceğin iki şey var; ya güce güçle karşılık verip hiyerarşinin tepesine geçeceksin, ya da zayıf olarak kalıp ezilmeye devam edeceksin, ve türlü türlü başa çıkma mekanizmalarıyla durumunu rasyonelleştireceksin.
O orospu çocukları bir dahaki sefere sana bulaştığında "ne diyon lan yarram" diyeceksin. Diklendikleri takdirde birini tutup kafasını duvara sürteceksin. Gözü dönmüş bir vahşilik ve kanasusamışlıkla gerekirse hepsiyle tek başına dövüşeceksin. O piçleri hastanelik ederken sadistçe güleceksin. Bu bir ölüm kalım savaşı. Bu sadece zorbalarına hadlerini bildirmekten fazlası. Onurun için verdiğin bir mücadele. Geçmişte erkekler senin başa çıktıklarından daha azı için can aldılar. Ama merak etme, sen sadece bir kaç kemik kıracaksın. Çekinmeden bir tanesinin ağzına vurduğunda diğerleri muhtemelen korkudan altlarına sıçacak.
Bir keresinde bir mobese kamerasından çekilmiş bir video izlemiştim. Üç keko bir adamı sıkıştırmış, bıçak çekerek üstlerine yürüyordu. Fakat adamın profesyonel boksör olduğunu acı bir şekilde öğrenmek zorunda kaldılar. Adam hızlıca pozisyonunu aldı ve saldırganlardan bir tanesine doğru teknikle sağlam bir yumruk attı. Adamın kafası pingpong topu gibi sağa sola sallandı. Ve bunu gören diğerleri topuklarını götlerine vura vura kaçmaya başladılar.
Bu dediklerim hoşuna gitmediyse, bunu yaptığında alacağın tehlikelerden korkuyorsan, akademik kariyerinin zedelenmesinden endişeleniyorsan, bunların hepsi konfrontasyondan kaçmak için başvurduğun başa çıkma mekanizmaları. Sen bir erkeksin. İçindeki şiddet eğilimini kabul etmek ve onu kontrol etmeyi öğrenmek zorundasın. Ne yazık ki bir çok erkek ya bu eğiliminden tamamen kaçıyor, ya da tamamen bu eğilimi tarafından yönetiliyor. İkisi de iyi bir şey değil.
Senin en büyük problemin zorbalığa uğraman değil, zorbalığa ve zulme boyun eğmiş olmanın öz saygına ve erkeklik gururuna verdiği darbeyle yaşamak zorunda kalman. Sana en çok bu koyuyor, biliyorum. Ama zorbalarına baş kaldırmaktan kaçtığın sürece bu hissin büyümeye devam edecek. Bunun sana vereceği zarar geri dönülemez bir hal almadan bu durumla baş etmek zorundasın. Bundan kaçamazsın. Okulunu falan değiştirmeyi düşünüyorsan bu şekilde sorunu sadece bir süre ertelemiş olursun.. Eğer bu gün bu piçler olmazsa yarın başka piçler tarafından zorbalığa uğramaya devam edeceksin. Sen zayıf olarak kaldığın sürece yırtıcılar üstüne sinmiş olan korkunun kokusunu her zaman alacaklar. Ömrün boyunca diğer insanlar tarafından itilip kakıldığın bir hayat süreceksin. Bunu senin için istemem, eminim sen de istemiyorsundur.
Her erkeğin hayatında şiddete başvurması gereken konumlar olacaktır. Özellikle zorbalar söz konusu olduğunda, fiziksel bir konfrontasyonla karşılaşmanın tehdidi olmadan zorbayı hiçbir şey durduramaz. Çünkü hayvani içgüdülerimiz sadece doğanın dilinden anlar. Bu dili konuşmak için de yeri geldiğinde fiziksel konfrantasyona hazır olmalı, bundan kaçmamalı, hatta bazen bunu başlatan taraf olmalısın. Şiddet doğanın temel bir parçasıdır. Maalesef biz insanlar doğanın kanunlarını aştığımıza inanma kibrine kapıldık. Başımıza gelen çoğu kötülük bu kibirden kaynaklanıyor.
Yazıyı okuduğunuz için teşekkürler. Eğer buraya kadar geldiyseniz lütfen beğenip destek olmayı, ve yorumlarda görüş ve düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın.
Comments