top of page

Kaliteli Kadınlar & İdealizasyon Arasındaki Dengeyi Bulmak

"Kaliteli kadınlar varlar, ama kadınların kalitesi sizin idealizasyonlarınızdan bağımsızdır."

Cinsiyetler arası ilişki dinamiklerine dair yapılan tartışmalarda iki temel tarafın olduğunu söyleyebiliriz: feminist taraf ve manosfer tarafı. Burayı özellikle manosfer olarak belirtiyorum, çünkü redpill ile benzer düşünceleri olan her grup kendisini redpill ile tanımlamıyor. Bu iki taraf da zaman zaman kadın erkek ilişkilerine dair oldukça indirgemeci yaklaşımlar izleyebiliyor. Feminizm tarafının yaptığı indirgemecilik, psikodinamik ve sosyal inşa indirgemeciliği. Yani her şeyi kültür, sonradan öğrenme, travmalar, yetiştirilme şekli vb şeylerle açıklama çabası. Bu yaklaşımda biyolojinin, evrimsel psikolojinin, kalıtsal eğilimlerin, cinsiyetler arası mizaç farklarının ya hiçbir yeri yok, ya da biraz değinilse de “o kadar da önemli değil” denilerek geçiştiriliyor. Bizim tarafta ise, ve bir redpillci olarak ben bile artık bu konuda bir öz eleştiri yapmamız gerektiğini düşünüyorum, zaman zaman biyolojik determinizme doğru bir kayış var.


Aslında redpill, biyolojik determinizm demek değil. Ama redpill adı altında yapılan bazı söylemlere baktığımda, karşı tarafın bizi neden biyolojik determinizm ile suçladığını anlayabiliyorum. Buna bazı popüler redpill kanallarının, ya da popüler olmaya çalışan redpill kanallarının etkileşim için yaptığı rage bait içerikler ve başlıklar sebep oluyor. Fakat bu indirgemeciliğin de neredeyse 150 yıldır uğradığımız toplum mühendisliğine, ve sosyal inşa gibi bilimdışı komplo teorilerinin doğduğumuz andan itibaren beynimizi yıkamak için kullanılmasına karşı reaktif bir tepki olduğunu düşünsem de, yine de böyle bir yanlışa düşmemek gerek. Önceden içgüdüler diye bir şeyin olmadığını, cinsiyet rollerinin tamamen uydurmaca olduğunu, ve sadece şahsiyetin önemli olduğunu düşünüyordunuz, şimdiyse içgüdülerin HERŞEY olduğunu, ve şahsiyetin hiç önemli olmadığını. Eğer böyle düşünüyorsanız bu en az diğer düşüncede olduğu gibi uç noktaya savrulmuş bir safsatadan ibaret.


Bu şekilde indirgemeci düşünmeye başladığınızda, kadın erkek ilişkilerine dair tüm düşünceleriniz kaçınılmaz bir şekilde bu indirgemecilikten etkilenerek sizi gerçeklikten uzak inançlara yönlendiriyor. Kadınları cinsiyetlerinden tamamen arındırarak sadece bir insan olarak görüp, kadın olduklarını unuttuğunuzda (ki bu mavi hap şartlandırmalarının temelini oluşturan bir inançtır), bu sizi kadın doğasının tehlikelerine karşı savunmasız kılıyor. İlişkide olduğunuz canlının doğasını anlayamayınca da doğal olarak kaybediyorsunuz. Kadınları sadece içgüdülerinden ibaret sandığınızda da ister istemez onları bir hayvandan farksızmış gibi görmeye başlıyorsunuz, buysa zamanla nefrete dönüşüyor ve bu nefreti körüklüyor. Eğer kadın algınız tamamen bu şekilde olursa, bu zamanla kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşecek, özellikle aşırı dürtüselliği ile öne çıkan kadınları özenle seçilmiş gibi bulacak, ve tüm kadınları onlardan ibaret sanacaksınız demektir.


Asıl yapmamız gereken şey kadınların (ve erkeklerin) içgüdüleri ve şahsiyetleri arasındaki dengeyi bulmak. İçgüdülerimiz var ve onlardan tamamen arınmamız imkansız. Hatta her zaman benliğimizin önemli ve temel bir parçası olacaklar. Ama sadece onlardan ibaret değiliz. Bizi diğer hayvanlardan ayıran en temel şeylerden birisi bu: bir irademizin olması. Ve bu irade kadınlarda da var. İşte tam olarak bu her şeyi değiştiriyor; ve kaliteli kadın ile kalitesiz kadın arasındaki farkı ortaya koyuyor.


Redpill camiası kaliteli kadına genellikle bir mit olarak yaklaşıyor. Bu yaklaşımın sebebi aslında anlaşılır, çünkü çoğu erkek kaliteli kadını bir arketip olarak idealizasyon aracına çeviriyor ve mavi haplı fantezilerini bu şekilde rasyonelleştiriyor. Ya da kaliteli kadın, kaliteli diye birden bataklıkta nadide bir çiçeğe dönüşüyor, kurtarılması ve korunması gereken nesli tükenme tehlikesi altında olan özel bir canlı oluyor. Bu da kadınları ödül yapma mentalitesini kaliteli kadın kisvesi altında rasyonelleştiriyor. Redpill’de sizi bu idealizasyonun fişinden çekmek istediği için kaliteli kadın kavramı bir mittir diyor. Ama bu anlayış zamanla şuna dönüşmeye başladı: kaliteli kadınlar yoktur, hepsi tamamen size göre şekillenir. Yani bir kadın kaliteliyse bile sadece bize kaliteli. Bize gösterdiği her şey göstermelik. Sadece bize arzu duyduğu için. Rollo’da zaman zaman bu indirgemeciliğe kapılıyor; ona göre her şey gerçek arzudan ibaret. Ve kadınlar bu arzuya göre şekillenen robotlardan ibaret. Sadece sana gerçekten arzu duysun, anında tıpkı bir oyun hamuru gibi senin istediğin kalıba göre şekillenebilir. Halbuki maalesef gerçek hayat bu kadar basit değil; bir kadın size gerçekten arzu duyabilir, ama yine de sizin için değişmez. Hayat tarzı, düşünceleri, değerleri, her şeyi sizden farklı olabilir. Ya da genel olarak karakter bakımından oldukça kötü bir insan olabilir. Bu durumda gerçek arzu hiçbir anlam ifade etmez.


Kadınların kaliteli ve kalitesiz diye değerlendirmek aslında teoride hiç de sıkıntılı bir şey değil, aksine gerekli. Fakat pratikte bu ayrım çok tehlikeli yerlere gidebiliyor. Buysa tamamen kaliteli kadın tanımımızın ne olduğuna bağlı. Kadınları doğru bir şekilde değerlendirebilmek, eleyebilmek ve seçebilmek için kadınlarda istenilen ve istenilmeyen özelliklerin ne olduğuna dair bir fikrimizin olması lazım. Tabii ki bunlar kişiden kişiye değişecektir, ama bazı çok temel ve neredeyse her erkek için geçerli olan bazı objektif kriterler de var. Örneğin, danışanlarımdan bir tanesi bana kız arkadaşının aşırı açık dekolteli giyinmesinden, ve etrafında sürekli erkek arkadaşları olmasından şikayet ediyordu. Mesela kız spor salonuna gitmek istemiş, ama arkadaş salonda diğer erkeklerin kıza yavşamasından endişelendiği için kızı engellemeye kalkmış. Benim buna karşı cevabım basit oldu, konuşmanın esnasında karıma eğer spor salonunda ya da herhangi bir alanda bir erkek seninle tanışmaya gelse ne yapardın diye sordum. Bir saniye bile tereddüt etmeden siktir git derdim cevabını verdi. Şimdi böyle bir kadınla birlikte olan benim gibi bir adamın, bu arkadaş gibi dertleri olmaz. Peki neden?


Burada işte seçimler devreye giriyor. Ecnebilerin güzel bir lafı var: “past behaviour is the number one identicator of the future behaviour” geçmiş davranışlar gelecek davranışların bir numaralı belirleyicisidir. Bu kardeşimiz ne yaptı? Açık giyinen ve erkek arkadaşları olan bir kadınla sevgili oldu. Kadın senden önce zaten böyle bir hayata sahipti. Ve senden sonra da bu değişmeyecek. Peki ben ne yaptım? En başından karakterinde böyle şeyler yapmak olmayan bir kadını seçtim. Dolayısıyla benim kafam rahat. Kaliteli kadın – kalitesiz kadın. Elbette, bir kadının senin standartlarına uygun bir hayatının olmaması onu objektif olarak kalitesiz bir kadın yapmaz, ama senin standartlarına göre kalitesiz yapar. Senin için de zaten insanların ne düşündüğü değil, senin ne düşündüğün önemli olmalı.


İşte tam olarak burada karakterin önemine geliyoruz. Bir insanın karakteri, onun içgüdüleriyle nasıl başa çıkacağı ve nasıl ilişki kuracağı konusunda oldukça önemlidir arkadaşlar. Eğer bu kadar önemli bir gerçeği yok sayarsanız, tamamen içgüdülerinden ibaret kadınlara denk gelirsiniz. Çünkü bir düşünün, eğer karakteriyle içgüdülerini yönetebilen insanların olduğuna inanmazsanız, öyle insanlarla nasıl karşılaşacaksınız? Kadın doğası diye bir şey var, ama bu kadınlar doğalarından ibarettir demek değil. Karakter değeri dediğimiz şey eş seçiminde en az cinsel pazar değeri kadar önemlidir. İçgüdüler ne hissedeceğimizi belirler, karakter ise ne yapacağımızı.


Peki Rollo’nun dediği gibi, kadınların sadece arzu duydukları erkeklere göre şekillenen canlılar olduğuna inanan bir erkek ne yapardı? Tam olarak bahsettiğim danışanımın yaptığı gibi kendisiyle, beklentileriyle, değerleriyle, prensipleriyle, çerçevesiyle zerre alakası olmayan bir kadını seçip, ardından alfalığının etkisiyle tamamen kendi isteklerine göre şekillenmesini beklerdi. Yani içgüdülerin önemini abartan erkekler, kendilerini ya tamamen yanlış eş seçimlere yapmayı, ya da kadınlardan hepten nefret edip çak geç ile sınırlı bir ıssız adam yaşamına kendilerini lanetliyorlar.


İrade, kültür, inanç, değerler, mantık, travmalar, şartlandırmalar, ve daha fazlası bir çok kadının içgüdülerine olan yaklaşımlarını önemli derecede etkiliyor. Örneğin; Rollo’nun seks için beklemeye değmez kuralını biliyorsunuz. Bu kural şu açıdan geçerli; eğer sen seks yapmak istiyorsan, seninle seks yapmak istediğinden emin olmayan birisiyle zamanını kaybetmemelisin. Ama Rollo’nun bu kuralla ilgili yazdıkları şu şekilde de anlaşılabiliyor: sizi gerçekten arzulayan bir kadın sizi bekletmez. Bekletiyorsa, gerçekten arzulamıyordur. Şimdi bu doğru olabilir, ama olmayabilir de. Bir kadının sizi bekletmesinin binbir türlü farklı sebebi olabilir. Sizi o kadar arzulamıyor, sadece seksin ümidini bir silah olarak kullanarak ilginizi sömürüyor olabilir. Sizi arzuluyor, ama erkenden seks yapmanın doğru olmadığına inanıyor olduğu için iradesiyle dürtülerini kontrol ediyor da olabilir. Ya da sizi arzulasa da, evlenmeden önce seks yapmanın yanlış olduğuna yürekten inanıyorsa bir kadın, ne kadar arzularsa arzulasın sizinle seks yapmaz. Yani bunlar da olabilir. Ama sonuç olarak, eğer siz onu beklemek istemiyorsanız bunların hiçbirinin önemi yok. Bir kadının bir şeyi neden yapmak istemediğiyle ilgili kafanızı yorup mesai harcamak yersiz. İstemiyor, bitti.


Bazı erkekler şöyle düşünüyor; kurallarını benim için yıkması iyi bir şey, bu beni çok arzuladığı yani alfa olduğum anlamına gelir. Bu aslında bence şu demek, senin alfalığın demek ki dışsal onaya bağlı ki, alfalığını onaylayabilmek için birilerinin senin için kurallarını yıkmasına ihtiyacın var. Evlenmeden önce seks yapmam ben diyen bir kadının parmağına yüzük takmanıza gerek kalmadan onu yatağınızda çırılçıplak görmenin egonuzu nasıl okşayabileceğini anlayabiliyorum. Bunun iyi hissettirmesi kaçınılmaz. Ama rasyonel bir şekilde düşününce bence, bu kadının iradesiz bir insan olduğu anlamına geliyor. Bir kadın size ya kurallar koyar, ya da sizin için kurallarını yıkar; bence bu ikilli düşünceye sıkışmak zorunda değiliz. Bunun üçüncü bir versiyonu da var: kurallarınızın tamamen aynı olduğu bir insanı bulmak. Örneğin, eğer bir kadının kuralları arasında evlenmeden önce seks yapmamak varsa, bu ancak sen bunu istemiyor olmana rağmen sırf onun için isteğinden taviz verdiğinde sana kural koymak olur. Ama bu senin için de bir kural ise eğer, o zaman sana kural koymuş olmaz.


Öte yandan şöyle bir şey de var; kurallarına sadık olan bir kadın, güvenilir ve öngörülebilir bir kadındır. Fakat dürtüleri ile kuralları çakıştığında dürtülerini seçen bir kadının, senin için kurallarını yıktığı zaman sevinirken, aynı dürtüler senin aleyhine çalışacağı zaman ne olabileceğini hiç düşündün mü mesela? Demek ki bu kadın için doğru ve yanlış tamamen duruma göre değişebilen bir şey. O halde bu durumların ilişkiniz esnasında değişmeyeceği ne malum? Kimse için kurallarını yıkmayan bir kadın, erkek arkadaşını ya da kocasını, bunun yanlış olduğuna yürekten inandığı için aldatmaz. Fakat tahrik olduğu ve baştan çıkarıldığında kurallarını yıkan bir kadın, aldatmama kuralını da tahrik olduğu zaman yıkabilir. O yüzden bana kalırsa senin için kurallarını yıkan bir kadınla olmaktansa, kimse için kurallarını yıkmayan bir kadınla olmak daha bilgece bir seçim. Tabii eğer kurallarınız uyuşuyorsa.  


Sonuç olarak, kadın-erkek ilişkilerinde sağlıklı bir bakış açısı geliştirmenin anahtarı, ne mavi hapın naif idealizasyonunda ne de aşırı redpill indirgemeciliğinin karanlık nihilizminde yatıyor. Gerçek, bu iki uç arasında: Kadınlar (ve erkekler) hem güçlü içgüdülerle donatılmış canlılar hem de bu içgüdüleri iradeleri, değerleri ve karakterleriyle yönlendirebilen bireylerdir.


Kaliteli kadın diye bir şey vardır; ama o, ne bataklıkta nadide bir çiçek ne de sadece sana özel şekillenen bir robottur. O, kendi prensiplerine sadık kalan, içgüdülerini kontrol edebilen ve senin çerçevenle uyumlu bir hayat yaşayan kadındır. Böyle bir kadını bulmanın yolu ise öncelikle kendinizi geliştirmekten, kendi değerlerinizi netleştirmekten ve eş seçiminde geçmiş davranışları doğru okuyarak sabırlı bir eleme sürecinden geçer. Eğer karakteri yok sayar ve sadece içgüdülerin peşinden giderseniz, kaçınılmaz olarak ya yanlış seçimler yapar ya da tüm kadınlara karşı güvensizlik ve öfke biriktirirsiniz. Oysa doğru yaklaşım, hem kadın doğasını anlamak hem de insan iradesinin dönüştürücü gücüne inanmaktır.


Unutmayın: En iyi ilişki, iki tarafın da birbirini "değiştirmeye" değil, zaten uyumlu olduğu için seçmeye dayalı olduğu ilişkidir. Bu dengeyi bulanlar, ne blue pill hayal kırıklığı yaşar ne de black pill yalnızlığına mahkûm olur. Gerçek redpill, işte bu dengededir.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page