Ben küçükken çok ezik bir çocuktum. Sınıfımdaki erkekler tarafından sürekli dövülür ve taciz edilirdim, bu yüzden neredeyse tüm erkekler beni dışladı. Onlara kendimi kanıtlamam ve saygılarını kazanmam gerekiyordu ama çoğu zaman sorunlarımın çözümünün bu olduğunu hiç fark etmemiştim. Bunun yerine kendimi iyi ve yetkin hissetmek için gerçek yetersizliklerimi tamamen yok saymanın başka bir yolunu buldum. Bu da sınıfımın ineği olmak ve en yüksek notları almaktı fakat bu bile yeterli olmadı ve ben de arkadaş çevremdeki entelektüel açıdan en gelişmiş kişi olmaya karar verdim. Bunun için çok kitap okudum. Çok derken BAYAĞI ÇOK demek istiyorum. Genel olarak elime geçen her şeyi okurdum. Çoğunlukla, kahramanın başlangıçta tam bir ezik olduğu ancak aniden hayatını değiştiren mucizevi bir olayın gerçekleştiği ve karakterin kendisini inanılmaz bir maceranın içinde bulduğu fantastik kitaplara âşıktım. O maceranın sonunda artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz, çocuk bir erkeğe dönüşürdü.
Okuduğum kitapları o kadar içselleştiriyordum ki sanki okuduklarımı yaşayan benmişim gibi hissediyordum. Bu da kendimi o kadar iyi hissettiriyordu ki artık sosyal ve ilişkisel sorunlarımdan rahatsız olmuyordum. Herkesin gözünde asosyal ve otizmli biri olmayı kabullenmiş ve benimsemiştim. Başkalarının benim hakkımda ne düşündüğü umurumda değildi. Bunun çok güçlendirici bir şey olduğuna inanmakla yanılmışım. Erkekliğimde çok temel bir eksikliğin olduğunu ve bunu hemen düzeltmeye başlamazsam sefil bir hayatım olacağını anlamam çok zamanımı aldı. Bunu yaptım ama benim için en çok işe yarayan ve hayatımda yaptığım en önemli değişiklik neydi biliyor musunuz? Kitap okumayı bıraktım.
Yani hayatın bana öğrettiği buydu. Şimdi sizinle bunu paylaşıyorum: Kitap okumak sizi daha iyi bir adam yapmayacak. Bu benim pek rağbet görmeyen bir görüşüm AMA bunun doğru olduğunu tecrübeyle biliyorum, kitaplar doğrudan hayatınıza fayda sağlamaz. Beni yanlış anlamayın, kitap okumayı hâlâ seviyorum ve bunu yapmaya devam edeceğim ancak artık ne kadar çok kitap okursanız nirvana durumuna o kadar yaklaşacağınız, bir şekilde aydınlanmaya ulaşacağınız ve hayatınızdaki tüm sorunların sihirli bir şekilde çözüleceği fikrine aldanmıyorum. Bu, insanların kendilerini faydalı bir şey yaptıklarına inandırarak sosyal ve psikolojik başarısızlıklarını halı altına süpürdükleri ve rasyonalize ettikleri asosyal bir fantezidir.
Beni taşlamaya başlamadan önce bir dakika bekleyin, kitap okumanın hiç faydalı olmadığını ve tamamen kötü bir şey olduğunu söylemiyorum. Ancak kesin olan bir şey var ki, pek çok insan hayatlarını değiştirmek istedikleri için kitap okuyorlar ve ana akım medya tarafından buna ulaşmanın tek yolunun çok fazla psikoloji, felsefe, kişisel gelişim ve benzeri kitapları okumak olduğuna ikna edilmiş durumdalar. Size bunu söylediğim için üzgünüm ama kitap okumanın hayatınızı doğrudan değiştireceği düşüncesi bir yalandır. Hayatınızı değiştirecek tek bir şey var, o da harekete geçmek. İki adam getirin, biri yılda 10.000 kitap okuyan adam olabilir diğeri sadece 3 kitap okuyan ama diğer kitap kurdundan daha fazla hayat tecrübesi olan adam olabilir, bu iki adamı yan yana koyduğunuz zaman kitap okumanın insanlar için o kadar da gerekli bir vasıf olmadığını görebilirsiniz. Kitap okumak keyifli bir aktivite olabilir ancak anlamı ve faydaları abartıldığında kolayca zihinsel bir mastürbasyon biçimine dönüşebilir.
Bunu pek çok erkekte görüyorum bilhassa hayatlarında pek bir şey olmayan erkeklerde, hayatlarının berbat olmasının gerçek nedenini ve bunu değiştirmek için yapabileceklerini tamamen halının altına süpürme eğilimindeler, bu nedenle hayatlarıyla ilgili şahsi mesuliyet üstlenmekten yoksunlar. Çünkü yetersizlikleriyle yüzleşmek istemiyorlar, sadece kitap okudukları için aydınlanmış insanlar gibi davranıyorlar. Nereden mi biliyorum? Çünkü ben onlardan biriydim. Kitap okumak, umutsuzca doldurmaya çalıştığınız içinizdeki boşluğu doldurmayacaktır. Kitap okumak size mutlaka bir amaç vermeyecektir. Kitap okumak güvensizliklerinizi yenmenize yardımcı olmayacak, kitap okumak size bir kız arkadaş vermeyecek, kitap okumak sizi zengin etmeyecek ve kitap okumak kesinlikle sizi, sizin kadar okumayan birinden daha iyi bir insan yapmayacaktır. Bütün bunlarda sana neyin yardım edeceğini biliyor musun? Harekete geçmek. Hayatınızla ilgili bir şeyler yapmak, kararlar vermek, hatalar yapmak, kalbinizin kırılması, yatırımınızı kaybetmek.
Maskülenitenin dünyası, eylem dünyasıdır. Kitap okumak bir eylemsizlik halidir. Eylem her zaman eylemsizliği gölgede bırakır. Bir erkek olduğunuzu ve genlerinizde atalarınızdan gelen soyunuzda erkeksi bir mirasın olduğunu anlamalısınız. Yani size tatminkâr bir hayat verecek olan tek şey bir erkek gibi yaşamak ve insanlığın başlangıcından beri erkeklerin yaptığı şeyleri yapmaktır. Düşünün, bu erkekler çoğu zaman kitap okumadılar. En büyük başarılarını sadece orada oturup okuyarak elde etmediler. EYLEM aldılar. Harekete geçtiler.
Bunun bazı insanları kızdıracağını biliyorum ama kitap okumamanın yanlış bir tarafı yok, özellikle günümüzde bir şeyleri öğrenmenin milyonlarca yolu var, bir şeyi deneyimlemenin milyonlarca yolu var, bir şeyler öğrenmek için kitap okumak zorunda değilsin.
Bu, günlük hayatımda gördüğümde beni biraz tetikleyen bir şey çünkü insanlar kitapların kolayca bir tür kaçış mekanizması olabileceğini unutmuş gibi görünüyor. Düşünün, iki çocuk var diyelim, biri bütün gün video oyunları oynuyor, diğeri bütün gün kitap okuyor, temelde aralarında hiçbir fark yok. Kitap okumak özünde video oyunları oynamaktan daha üstün bir aktivite değil. İkisi de eğlence. İkisi de daha yararlı bir şey yapmak ya da erkeklerin yaptığı fiziksel aktivite içeren şeyler yapmak yerine zaman harcıyorlar.
Bakın bunu okumayı seven biri olarak söylüyorum, okumayı seviyorum ama büyüyüp olgunlaşabilmem için götümü kaldırıp gerçek dünyaya çıkmayı ve gerçek şeyler yapmayı öğrenmem gerekti. Bu benim dersimdi. Bir zombi gibi sadece oturup içerik tüketmenin de ve hayatınızla ilgili bir şeyler yapmanın da bir yeri ve zamanı olduğunu anlamalısınız. İkisinin de yeri ve zamanı var.
Yıllar önce Andrew Tate'den bu sözü duydum, kitapların bilgi sağlamadığını, sadece veri sağladığını söylüyordu. O zamanlar bunun sadece aptalca bir kelime oyunu olduğunu düşünüyordum ama zamanla onun haklı olduğunu anladım.
Bu üniversitede müzik okurken öğrendiğim bir şey, ben müzik eğitiminden mezun oldum. “Müzikal Armoni” adlı bir dersi alıyordum ve bu derin bir müzik teorisi dersi, bu yüzden bir sürü müzik kitabı okumalı ve nefret ettiğim bir sürü teorik müzik şeylerine dalmalısınız. Bu ders eğitim hayatım için büyük bir yüktü.
Fakat bu dersi almak, müzik hakkında bir kitap okusan da hiçbir şey anlamayabileceğimi anlamamı sağladı. Müzikle ilgili bir kitap okursan hiçbir şey öğrenemezsin. Kitapta ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız, her sayfanın pratiğini yapmalısınız. Kitap size Armoni hakkında bir şeyler gösterir, bir armonik ilerlemeyi ve onu karşılayan akor dizilimini falan öğreniyorsunuz. Bu teorik olarak öğrendiğiniz şeyin kafanızda bir yer edinmesini belki sağlayabilir, onu beyninize yerleştirebilir ama size bunu bir müzisyen olarak nasıl kullanacağınıza dair pratik bilgi vermez.
O yüzden öğrendiğiniz şeyleri gerçekten kullanabilmek için piyanonuzun, gitarınızın, enstrümanınızın neyse onun başına oturup akorları çalmanız, çalışmanız, çaldığınız şeyi dinleyip, ne olduğunu duymanız gerekiyor. Bir kitaptan veri edinebilirsiniz ama o veriyi öğrendiğin bir bilgiye dönüştürebilmek için pratik yapmalısınız. Yani evet, bir beceri öğrenmek istiyorsanız onu gerçekten uygulamanız gerekir. Kitaplardan aldığınız verileri uygulamalı ve onları sahip olduğunuz bir bilgiye dönüştürmelisiniz.
Kısacası, hayatı yaşamak size kitap okumaktan çok daha fazla şey öğretiyor. Kitap okumak güzel bir şey ama netice olarak o kadar da gerekli değil. Okuduğunuz kitapları bırakıp “Hayatı yaşamak.” denilen şeyi yaptığınızda çok daha fazla gelişim kat edeceğinizi göreceksiniz.
Comments