Merhaba Arkadaşlar, bu bölümde kadın bir izleyicimizin sorusunu ele alacağız. Nadir de olsa zaman zaman ön yargısız bir şekilde Kırmızı Hap’ı anlamak isteyen kadınlarla karşılaşıyoruz. Bu kadınların Kırmızı Hap’ı iyi bir şekilde anlamalarına yardımcı olmak istiyoruz. Hazırsanız başlayalım:
“Merhabalar, adım Elif, 27 yaşında red pill kavramı ile yeni tanışan, hem Twitter’da takip edip hem YouTube videoları izleyen yeni bir kadın takipçinizim. Redpill kavramını merak edip araştırırken sizin hesabınıza denk geldim, açık sözlü olduğunuz için size bir soru sormak, düşüncelerinizi öğrenmek istedim.”
Açık sözlüyüm demek… Bunu bir iltifat olarak alıyorum. Bakalım sana yardımcı olabilecek miyim.
“Genel olarak hayatımda olmasını istediğim kişinin özelliklerinin redpill felsefesiyle çok yakın olduğunu fark ettim.”
İlk hatan, Kırmızı Hap’ın bir felsefe olduğunu düşünmen. Kırmızı Hap bir praksiyolojidir. Peki bu ne demek ve bu farkı vurgulamak neden bu kadar önemli? Önceki yazı ve videolarda buna değinmiştik:
“İdeolojiler, hayatımızda bize rehberlik etmek için standartlar olarak ahlaki, sosyal idealleri destekleyen inanç sistemleridir. Hümanizm, Marksizm, Hristiyanlık ve İzci Kanunu, hepsi farklı türden ideolojilerdir. Teorik olarak amaçlarımıza rehberlik eden birleştirici inançları kutlayarak ulaşmayı arzuladığımız yüce hedefler belirlerler.
Praksiyolojilerse inanç sistemleri değil, uygulama sistemleridir. Bir şeyin ön şart olarak önceden kararlaştırılmış bir ideale uygun olup olmadığıyla ilgilenmezler, bir şeyin gerçekten işe yarayıp yaramadığıyla ilgilenirler. Mühendislik, küçük motor tamiri, bilgisayar kodlaması, balıkçılık ve ilk yardım gibi şeylerin bütünü praksiyolojidirler. Kırmızı Hap bir ideoloji değil, bir praksiyolojidir.”
Yani Kırmızı Hap takip edilen bir ideoloji ya da felsefe değil, bir neticeye varmak için uygulanılan bir yöntemdir. Nasıl ki bir inşaat mühendisi bir binanın inşası için öğrendiği teknik bilgileri kullanır, kırmızı haplı erkek de iyi, sağlıklı ve bütün tarafların en mutlu olacağı bir ilişkiyi inşa edebilmek için Kırmızı Hap Praksiyolojisi’nden öğrendiği yöntemleri kullanır.
Devam edelim:
“Merak ettiğim ilk nokta şu, ciddi bir ilişki yaşamak için, ben diye düşünmenin ötesinde biz diye hareket edeceğim bir beyle hayatımı birleştirmek için kendi paramı kazanıyor olmam önemli mi? Kadının kariyeri, maddi kazancı bir erkek için ne kadar önemli? Ben kendi düşüncelerimden kaynaklı hatalı düşünüyor olabilirim ancak bu ekonomi şartlarında hayatımı birisiyle birleştirmek için kendi paramı kazanıyor olmam gerekiyor diye düşünüyorum. Ve hali hazırda maalesef ki düzenli bir gelirim yok, akademisyenlik için uğraşıyorum ancak henüz bir üniversitede çalışmaya başlayamadım, biraz hayatım belirsiz gibi, bu yüzden ciddi ilişkiden kaçıyorum karşıma olabilir dediğim insanlar çıksa bile. Bunun sonucunda yaşım ilerledikçe pişman olmak istemiyorum. Sizin düşünceleriniz nedir bu konu hakkında? Yersiz bir düşünce mi yoksa hayatımı düzene oturtana kadar, maddi kazancımı elde edene kadar ciddi ilişkiden uzak mı durmalıyım?
Burada erkek düşüncesindesin. Bir ilişkiye başlamadan önce ayaklarının üzerinde durabilmekle endişelenen taraf erkektir. Çünkü erkeklerin omuzlarına yüklenmiş bir performans yükü vardır. Erkekler karşı cins tarafından gösterdikleri performans neticesinde sevilirler, saygı duyulurlar ve arzulanırlar. Fakat senin omuzlarında böyle bir performans yükü yok. Maskülen bir erkek kadınını koruyup sağlamaktan gocunmayacaktır.
Çoğu kadın sahip oldukları üniversite diplomalarının, bilim dergilerinde yayınlanan akademik makalelerinin, banka hesaplarındaki milyonlarının erkeklerin onlara arzu duymasını sağlayacağını sanıyor. Bu kadınların, erkeksi şartlanmalarının bir neticesi. Hâlbuki çoğu erkek McDonald's'ta hamburger köftesi çeviren kadını sırf daha genç, fit ve feminen olduğu için bu kadınlara tercih edebilir. Gerçi bu uç bir örnek çünkü başarılı ve çekici bir erkeğin onca seçeneğin arasından bu kadına “Rastgele” denk gelmesi gerçek hayattan çok romantik komedi filmlerine yaraşan bir senaryo. Ama kadınların erkeklerin neleri çekici bulup bulmadığıyla ilgili büyük yanılgıları var.
Kısacası bir ilişkide mutlu olabilmek için para kazanman gerekmiyor. Eğer bir erkeğin sana ve çocuklarına bakabilecek finansal kapasitede olmasını istiyorsan buna hakkın var. Lakin şunu da belirtmekte fayda var:
Kırmızı Hap’ın erkeğin tek finansal gelir kaynağı olduğu ve kadınların ait oldukları yer olan mutfağa kapatıldığı bir sistemi olduğu düşünülüyor. Bu düşünce doğru olmadığı gibi aynı zamanda günümüz çağında çok da uygulanabilir değil. Çünkü maalesef çoğu evlilikte evin geçindirilebilmesi için iki tarafın da elini taşın altına koyarak eve para getirmesi gerekiyor. Ama sadece bu da değil, buna ihtiyacı olmasa da bazı kadınlar çalışmayı tercih edebiliyorlar. Mesela başka bir kadın takipçimden şöyle bir soru almıştım:
2014’te yazılan ve tercümesini yaptığım bir KH makalesinin şu bölümüne bir bakın. Benzer bir soru soran bir kadına şu şekilde bir cevap verilmiş:
“Kırmızı Hap evliliklerinin çoğu ekonomik açıdan 'Geleneksel değil.' Yani her iki eş de genellikle haneye ortak gelir sağlıyorlar. Ancak Kırmızı Hap aynı zamanda, mevcut beta oluşturma odaklı feminist ideolojisi altında da kabul edildiği gibi, evlilik gücünün ekonomik güç açısından kadına kayması hâlinde, kadınların kocalarından daha fazla kazanması yönündeki mevcut eğilimin, istikrarlı ve başarılı bir evlilik için gerekli olan başarılı erkek-kadın dinamiğinin kaçınılmaz olarak baltalanmasına yol açacağını da kabul ediyor.
Kırmızı Hap bu soruna, ilişkide hâkimiyetin kurulmasını sağlayan faktör olarak ekonomik girdinin bir kenara bırakılmasıyla cevap veriyor.
Kırmızı Hap'ın pragmatik gerçeklerinin bize açıkça gösterdiği şey, aslında yüksek kaliteli erkeklerin kadınların başarılarına veya gelirlerine karşı çekim duymadıklarıdır. Erkeklerin kendilerinden daha fazla kazanan eşlerinden 'Gözleri korkmamalı.' Kendi evinde baskın bir konum peşinde koşan erkek, eşinin kapıdan girdiği andan itibaren özgeçmişinin önemsizleştiğini ve onunla ilişkisinin 'Karısı olmak.' dışında başka bir ünvana dayanmadığını fark edecektir.
Karılık, eşlik aslında kendi başına çok spesifik ve pragmatik bir iş tanımıdır ve salt bir mesleğin etkisine pek maruz kalmaz. Erkek şahsi olarak karısının kariyerini destekleyebilir ancak kadın, bir eş olarak onun gerçekten nelere değer verdiği konusunda yanılgıya düşmemelidir.
Çünkü konu o noktaya geldiğinde kocanızın sahip olmanızı önemsediği tek diploma, yatak odasındaki diplomanızdır.”
Yani erkeğine karşı kadınlık vazifelerinin farkında olduğun ve evliliğinde kocanın seni değerlendirdiği tek şeyin bu olduğunun bilincinde olduğun sürece çalışmanda bir sakınca yok. Ama eğer çalışmaktansa evde çocuklarına bakmak istemen, kocandan sana ve çocuklarına bakabilecek finansal yeterlilikte olmasını beklemek de hakkındır... Çoğu kadın anneleri tarafından sanki bir erkeğin onlara bakması büyük bir ayıpmış gibi yetiştirildiler. Bunun sebebi bu kadınların evliliklerinde mutlu olmamalarıydı, bu yüzden kız çocuklarının ileride bir erkeğe ihtiyaç duymamasını istediler ve onları kendi ayaklarının üzerinde durmaları gerektiği şuuruyla yetiştirdiler. Ancak bu şekilde kız çocuklarının ilişki hayatlarını berbat ettiklerinin farkında değillerdi.
Diğer soruya geçelim:
”Sonraki danışacağım konu ise bir bey ile tanıştığım zaman onun redpill felsefesinde olup olmadığını, daha doğrusu sağlıklı eril maskülen bir zihniyete sahip olup olmadığını öğrenmek için kilit sorular olarak neler sorabilirim, hangi davranışlarını gözlemleyebilirim?”
Maskülen zihniyete sahip bir erkeğin şu tarz özellikleri olacaktır: İyi bir fiziği olan, işini gücünü eline almış, kendine bakabilen, kendi evinde yaşayan, aileden destek almayıp aileye destek veren, boş kalmayan sürekli kendisine bir meşguliyet bulabilen, iyi giyinen, sosyal olan ve tanınılan, cinsel disiplini olan, kadınlarla tecrübeli ve ciddi ilişkileri olmuş, bir ilişkisi olması için acele etmeyen, senden daha çok ilişki ve evliliğe istekli olmayan, diğer erkeklerle güçlü dostlukları olan, kısacası diğer erkeklerin OLMAK istediği ve diğer kadınların YATMAK istediği türden bir erkektir.
“İnsanlar çok fazla maske kullanıyor bunu anlayabileceğim detay noktalar olabilir mi acaba? Kimseyi geçmişiyle değerlendirmek değil niyetim, ben 8 sene gibi bir süre kendimi koruyarak, çevremdeki insanların ilişkilerinden gözlem yaparak, onların yaşadıklarından tecrübe kazanarak bir birikime sahip oldum, hayatıma ortak olacak kişinin de sağlıklı bir zihniyete sahip olmasını, görece kendini korumuş olmasını, erkek olarak sorumluluklarının farkında olmasını vs. istiyorum. Bunu anlayabilmem için küçük nüanslar varsa ve paylaşabilirseniz gerçekten çok mutlu olurum.”
Bu tarz erkekler zaten kendilerini belli ederler. Onlarla karşılaştığında bu konuda şüphe etmezsin. Ayrıca bir erkeğin hatırı sayılır bir cinsel geçmişinin olması ilişkinin sağlığı için iyidir fakat hatırı sayılır bir geçmişi olan erkek sana bunu söylemeyecektir. Bir erkek cinsellikte ne kadar tecrübesizse ilişkinin ilerleyen safhalarında gözünün dışarıya kayma ihtimali de o kadar yüksektir. Bir ilişkinin evliliğe gidebilmesi için erkeğin cinsel olarak bir nebze doyması gerekir.
Değinmek istediğim bir diğer konu, bir kadının ilişkiler konusunda güvenmeye ve güvende hissetmeye bir erkekten daha fazla ihtiyaç duyduğu doğrudur. Fakat %100 güvenin olduğu ilişkiler sağlıklı değildirler çünkü güvenle arzu ters orantılıdır. Güven arttıkça arzu azalır, arzu arttıkça da güven azalır. Bu ikisinin arasındaki dengeyi bulmak gerekir. Bu daha çok erkeğin oluşturduğu bir dengedir fakat kadınların akıllarında bulundurmaları gereken şey, her ilişkinin riskli bir macera olduğudur. Bir erkeği onunla zaman geçirmeden ve ona duygusal yatırım yapmadan yeterince iyi tanıyamazsınız. Arzunun önemi burada devreye girer. Arzuysa tehlikeli olanı yapma isteği verir, bundan keyif duymanıza sebep olur. Arzu sizin o erkekle bağ kurmanıza sebep olur, güvense o bağı büyütüp şekillendirir. Kısacası bir raddeden sonra bir erkeğin gerçekten güvenilir olup olmadığını anlamanın tek yolu, bunu birlikte ilerlediğiniz yolda keşfetmektir. Güvenilir erkek kendini ispatlayacaktır, güvenilmez erkekse şüphelerinizi doğrulayacaktır.
“Bu uzun yazımı okuduysanız öncelikle vaktiniz için teşekkür ederim. Cevabınızı merakla bekliyorum.”
Yazın için ben teşekkür ederim. Umarım sorularını cevaplayabilmişimdir. Yazarlarımızdan APREX de soruna birkaç cevap ekledi:
“Düzgün bir beyle hayatını birleştirmek için illa para kazanman gerekmez, çekiciliğine de herhangi bir etkisi yok ancak para kazanman hem ev ekonomisi açısından iyidir hem de muhtemel kötü neticelerde kendini de garantiye almanı sağlar. Hiç kazanmadan birinin eline bakarsan sen kendini muhtaç gibi o da kendini efendi gibi görebilir. Tercihen para kazanabileceğin bir meslek edin, sonra evlilik çoluk çocuk, ara verebilirsin. Yaşın evlilik düşünmek için ideal. Ciddi ilişkiyle akademik kariyerini de birlikte sürdürebilirsin. Biri diğerine engel değil aradaki dengeyi sağlayabildikten sonra.
Diğer konu erkek değerlendirmesi. Bence bir erkeği gerçek bir erkek yapan şey potansiyeli veya hâlihazırda oluşturduğu şeylerdir. Ayrıca kadınlar için de, sosyal medya veya çöpçatan uygulamarındansa, sosyal çevrende daha kolay değerlendirebileceğin adayları bulmanı öneririm. (Akademideysen yine akademi iyi bir seçenek) Bulduğun adayın da gelecekle ilgili ne gibi planları var, daha önce neler yapmış, gelecekle ilgili planları askıda öylesine düşünceler mi, bakarız hallederiz kafasında mı, yoksa bunları ciddiye alıp aşamaları bile düşünüp planlayabiliyor mu diye kontrol edeceksin... Genel olarak karar vermesi, kararlarının arkasında durması ve konformist olmaması lazım. İkincisi, konuşmadan önce dinleyen olmalı. Sen konuştuğunda hemen konuyu kendine çevirenlerden uzak dur. Düzgün, sağlıklı insanlar konuşmadan önce dinlerler sonra konu hakkında fikirleri varsa beyan ederler. Yakın çevrenden bulursan partnerinin ailesi hakkında da bir şey öğrenmeye çalış, genellikle insanlar aileden pek bağımsız olmuyorlar karakteristik olarak. Mutlaka birkaç nüansı aileden yakalarsın.”
Umarım faydalı olmuştur.
Comments