top of page
Yazarın fotoğrafıAgah Karaaslan

FEMİNEN GERÇEKLİK

Güncelleme tarihi: 30 Ara 2023


Sanırım yazılarımda kabul ettiğim temel öncüllerden biri, “Topluluğumuzun” (Manosferden bahsediyorum) daha “Aydınlanmış” adamlarından bazılarının bile tam olarak kavrayamadığı bir önerme. Bu feminen gerçekliğin varsayımıdır. Bazen bunu feminen koşullandırma olarak adlandırıyorum bazen de anlaşılması kolay olsun diye bunu halk arasında “Matrix” olarak ifade ediyorum ancak her zaman okuyucularımın (Hatta diğer blog veya forumlardaki yorumlarımda bile) bu konuda temel bir anlayışı olduğunu varsayıyorum.


Sanırım bu konuda biraz yanılmış olabileceğimi düşünüyorum.


Bir erkeğin yaşadığı her şey, en erken yaşlardan itibaren aldığı her sosyal şartlanma, kabul edilen her sosyal norm ve ondan muasır toplumda olgun bir “Yetişkin Erkek” olarak tanımlanmasına ve nitelendirilmesine yönelik her beklenti, feminen koşullandırmaya hizmet etmek için tasarlanmıştır. Ahlakçılar bunun içinde debelenir, Mutlakiyetçiler ve yenilgiye uğramış “Beyaz Şövalyeler” varoluşsal olarak buna bağlıdırlar ve hatta Görecelilikçilerin büyük bir kısmı bile hâlâ (Ekseriyetle farkında olmadan) feminen amacı besliyor ve ona hizmet ediyor. Aslında bu gerçeklik her şeyi o kadar kapsamaktadır ki, erkekliğimizi bu kadınsı etkiye ne kadar iyi uyum sağlayabileceğimize göre tanımlarız.


Medya kuruluşlarımız bunu kutlar ve hiçbir karşı çıkışı kabul etmez. Üzerimize işlenmiş bu kaplamayı soymak, kadın amacı tarafından tanımlanan bir gerçeklikle çelişmek anlamına geldiğinden ona karşı çok az muhalefet vardır. Onun etkisini anlayamadığınız için kendinizi yalnız hissedersiniz ve maruz kaldığınız koşullanma bu duyguyu iyileştirmenin objektif çözümünü tanımlar. Geleceğinize, eğitiminize, kariyerinize, dini inançlarınıza ve hatta nerede yaşamayı seçeceğinize ilişkin kararları bu kadınsı etkiye şimdi daha iyi uyum sağlamak veya gelecekte buna uyum sağlamaya hazırlanmak için verirsiniz.


Kabul edilememe korkusundan ya da bu koşullandırmaya hizmet etme rolünüzü henüz kabul etmediğiniz için toplumsal utançtan dolayı evlenirsiniz. Çocuklarınız bu koşullandırmaya birer haraç olarak sunulurken siz de farkında olmadan çocuklarınıza bunları aşılarsınız. Kendi hayatınızda ve genel olarak toplumda etkisini sürdürebilmek için nafakalarınızda, boşanma sürecinizde, kariyerinizin talep ettiği beklenen fedakârlıklarda bu düzene fidyeler ödersiniz. Siz dişil bir gerçekliğe olanak tanımak için varsınız.


Bunu ahlakçılıkla mazur görebiliriz, üzerine şeref ve istikrar kavramlarını ekleyebiliriz hatta feminen koşullandırmanın BİZİM kendi çıkarlarımıza hizmet ediyor olduğuna kendimizi ikna edebiliriz ama ne olursa olsun erkekler yine de hizmetkâr konumundadır.


CİNSEL STRATEJİLER


Bir cinsiyetin cinsel stratejilerini gerçekleştirmesi için diğerinin kendisininkini feda etmesi gerekir. Bu, dişil buyruğun kendi gerçekliğini normatif olarak kurmak için kullandığı gücün temel kaynağıdır. Flört ve çiftleşmeye yönelik katılım kuralları, kognitif hâkimiyeti sürdürmek için kullanılan etkili sosyal sözleşmeler ve toplumu dişinin yararına bağlayan yasalar ve yasallıklar buradan kaynaklanır. Buradan erkeklerin varsayılan statüsü “Harcanılabilir” cinsiyetken kadınlarınsa korunan cinsiyet olduğu ortaya çıkar. Koşullandırmanın, kadınların en bariz tutarsızlıklarını ve gaddarlıklarını mazur görmek (Özür dilemek değil) için kullandığı kök budur.


Tek eşlilik ve sadakat yalnızca optimize edilmiş bir hipergamiyle eşleştirildiğinde faydalıdır. Bu optimizasyon olmadan bunlar kadınsı gerçekliğe karşı uygunsuz mükellefiyetlerdir.


Bu gerçeklikten etikelenebilmeleri için erkeklerin feminen buyruğun sağladığından daha fazla kontrole sahip olduklarına ikna olmaları gerekir. Kadınsı gerçekliğin onlar için çizdiği sistemlere bağımlı kalarak kadınlar tarafından tanımlanan bu gerçekliğin efendilerinin kendileri olduğuna inanmaları gerekir. Bu yüzden onlara kendilerinin kral, yabani, vahşi, asilzade, entelektüel oldukları ve içinde var oldukları gerçekliğin imtiyazlı olduğuna ve açıkça onların amaçlarına hizmet ettiğine dair onları ikna edebilecek her şey söylenir. Zaten “Korunan cinsiyet” olan kadınlar için bütün bunlar onları default olarak mağduriyet varsayımına teşvik eder.


Feminen gerçekliğin en büyük ironisi, erkeklerin feminen koşullandırmanın çerçevesini mümkün kılarlarken aynı zamanda ataerkillikle suçlanması gerektiğidir. Günümüzde feminen cinsel stratejisi kolektif olarak muzaffer bir konumdadır çünkü erkek baskısının uyduruk himayesi altında bile doğru çaba olarak üzerinde anlaşmaya varılan şey hâlâ dişil hedef durumudur. Feminen koşullandırmayı tatmin etmek ve kadınsı cinsel stratejinin amaçlarına ulaşmak hâlâ normatif bir durumdur. Feminen koşullandırmada erkeklerin cinsel strateji hedefleri sapkın, kadınlarınkiyse mutluluk verici ve ideal hedeftir.


Burada biraz fazla şiirsel bir dil kullandıysam bağışlayın ama Matrix'i gerçekte olduğu gibi görmek mühim. Bir dahaki sefere en iyi niyetli kadının bile hayat, ilişkiler, evlilik, bebek sahibi olma, din vb. hakkındaki fikirlerine kapıldığınızda, onun algılarının bu gerçekliğe dayandığını anlayın. Haklıdır çünkü inançları, gerçekliğinin çerçevesinin onda doğru olarak güçlendirdiği şeylerle örtüşmektedir. Başka herhangi bir referans çerçevesi ona ya en iyi ihtimalle tamamen yabancı, en kötü ihtimalle kötü ve ahlaksızcadır.


KADIN MERKEZCİLİK


Bütün bunları yazmakla maksadım, her şeyini “Normal” bulduğumuz gerçekliğimizin kadın merkezli etkiyle nasıl dönüştürüldüğünü göstermekti. Tüm etnik kökenleri ve her türlü sosyal çeşitliliği kapsayan bu etki; kolektif sosyal bilincimizden bireysel psişemize kadar kültüre, kanunlara, medyaya, eğlenceye o kadar derinden işlemiştir ki onu içinde yaşadığımız işlevsel çerçeve olarak kabul ederiz. Bunun yutulması zor bir hap olduğunun farkındayım çünkü erkek cinsel stratejisinin amaçları aslında karşılıklı hedeflere bağlı olarak kadınınkilerle buluşabilir ancak mesele şu ki, şu an işleyen çerçeve ve içinde faaliyet gösterdiğimiz gerçeklik feminen tarafından tanımlanıyor.


Televizyonda popüler bir sitcomu ilk kez eleştirel bir gözle izlediğimde bunun ipuçlarını ilk kez fark ettiğimi hatırlıyorum. HİÇBİR dizide kesinlikle erkeksi aktörler veya roller yoktu ve daha ziyade her erkek, erkekliği nedeniyle alay ediliyordu. Bu daha sonra toplumun ve medyanın benzer doğrultuda olan diğer yönlerinin farkına varmama yol açtı. Kadınsılaşma her yerdeydi ama bunun ihtimalini bile düşünmenin içimde yarattığı suçluluk duygusu fişten çekilmemi engelliyordu.


Başta bunu fark etmenin içimde yarattığı rahatsızlığın, suçluluk hissetmeme sebep olduğunu hatırlıyorum. Belki de olayların kadınların düşünmemi istediği kadar “Normal”olmayabileceğini düşündüğüm için kendimden utanmıştım. Anlamadığım şey, o “Normalliği”sorgulamanın utancını içselleştirmenin, şartlanmamın bir parçası olduğuydu. Pek çok erkek bu programlamayı asla aşamaz ve fişten asla çekilemez. Bu, onların “Kimliklerine” fazlasıyla gömülüdür ve neticede ortaya çıkan iç çatışma, onları durumlarının gerçekliklerini inkâr etmeye ve bazen var olmak için ihtiyaç duydukları normalliğe meydan okuyan başkalarıyla, aktif olarak savaşmaya sevk edecektir.


Öz utanç duygusunu aşmayı başardıktan sonra bu femmerkezciliği teşvik eden başka kalıpları ve birbiriyle iç içe geçmiş sosyal şartlandırmaları fark etmeye başladım. Boşanma kanunlarının makro dinamiklerinden ve tecavüzün kanuni tanımlarından, zorunlu askerlikteki cinsiyet yanlılığına (Savaşta yalnızca erkeklerin ölmek için askere alınması) ve iş yerindeki soğuk su makinesinin yanında dönen laklakların en küçük ayrıntılarına kadar, bu etkinin varlığımız üzerinde ne kadar ezici olduğunu anlamaya başladım.


ÇERÇEVEYİ GÖZLEMLEMEK


Geçenlerde bir kadının kocasının davranışları nedeniyle yaşadığı duygusal sıkıntıyla ilgili canlı radyodan tavsiye aldığı bir programı dinledim. Görünüşe göre evlenmeden önce adamla bir veya iki yıl çıkmıştı ve ikisinin de en başından beri çocuk istemediğinden bahsetmişlerdi. Evlenmeden önce her ikisi de çocuk sahibi olmayacakları konusunda hemfikirdi ama evliliklerinin yaklaşık bir yılına kadar kadın gizlice hapı bırakmış ve hamile kalmak için kocasıyla cinsel faaliyetlerinde kasıtlı olarak çaba sarf etmeye başlamıştı, sorunsa hamile kalamamasıydı. Adam ancak daha sonra birlikte olduğu herhangi bir kadından çocuk sahibi olma riskine girmemek için vazektomi yaptırdığını itiraf etmişti.


Ortaya çıkan öfke, kadının itiraf ettiği ikiyüzlülüğüne ve kocasını kazara hamile olduğunu düşünmesi için kandırmaya yönelik gizli çabalarına dair değildi; daha ziyade tüm cehennem ateşleri, bu adamın onu aldattığı iddiası üzerinde yoğunlaşmıştı. Bu, feminen gerçekliğin hayatımızın yönünü nasıl çerçevelediğinin en iyi örneğidir. Yayında bu kadının motivasyonu ve cinsel stratejisinin en iyi çıkarlarına hizmet eden amaçları gerçekleştirebilmek için çaresizce aldığı tedbirler ve ikiyüzlü taktikler konusunda en ufak bir düşünce dahi ortaya atılmadı. Çünkü feminenin cinsel hedefleri, ortaya çıkabilecek en küçük bir çatışmada bile her zaman DOĞRU hedef olarak normalleştirilir. Bir kadının varoluşsal zorunluluğu, mutluluğu, tatmini, korunması, geçimini sağlaması ve güçlendirilmesi kelimenin tam anlamıyla kadına fayda sağlayan her şey yalnızca sosyal olarak teşvik edilmez aynı zamanda çoğu durumda kanunlarca zorunlu kılınır. İroniktir ki çoğu doktor, evli bir erkeğe vazektomi yapmak için kadının yazılı iznini talep ediyor ama kanuni bir yetki nedeniyle değil daha ziyade eşinin yapabileceği kanuni misillemelerden ve verebileceği zararlardan kaçınmak için. Kancayla ya da sahtekârlıkla onun istekleri, ihtiyaçları, zorunlulukları, her zaman DOĞRU olandır.


Bazıları bunun her zaman böyle olmadığını, bazı dönemlerde kadınların da sığırlar gibi mülkiyete indirgendiğini iddia edecektir. Bunun doğruluk payı olsa da bu kavramın sürdürülmesi, kadınların mağdur statüsünün tanınması ihtiyacını ve dolayısıyla tazminat ihtiyacını teşvik etme açısından yeni kadın gerçekliğine daha iyi hizmet edecektir. Gerçek şu ki, “Ataerkil geçmişi” uzlaştırmanın en ateşli destekçileri bile şu anda hâlâ kadınsı gerçeklikte faaliyet gösteriyor. Sultanlar ve imparatorlar dışında, karanlık çağlardan önce doğan çok az erkek gerçekten bir kadına “Sahip olmuştur.”


CİNSEL DEVRİM


Bir keresinde uzaktan bir arkadaşımla, erkeklerin doğumu kadınlarla aynı derecede kontrol etmesine izin verecek özel ve benzersiz bir yeteneğe sahip yeni bir doğum kontrol yönteminin geliştirilmesinin insanlık (Özellikle maskülenite) için ne anlama geleceği konusunda varsayımsal bir tartışmaya girmiştik. İnsani çabaların 1960’larda kadınlar için güvenilir doğum kontrolü sağlayabilecek seviyede olmasını ilginç bulmuştum ancak nasıl oluyor da 2011'de insan genomunun haritasını çıkarabiliyorken yine de erkeklere aynı derecede doğum kontrolünü nasıl sağlayabileceğimizi çözemiyorduk?


Bu soruyu basitçe açıklamak gerekirse, feminen düzen buna asla izin vermez.


Bu, Prometheus'un erkeklere yeniden ateşi vermesi gibi olurdu. Böyle bir durumda, kadınsı altyapının sosyal ve ekonomik olarak nasıl zarar göreceğini bir düşünün. Bu kontrol dengesinin masküleniteye doğru yön değiştirdiğini hayal edin. Bu, erkeklerin kelimenin tam anlamıyla bir kadının cinsel stratejisini yerine getirip getirmeme konusunda özel bir seçeneğe sahip olmasıdır.


Konuşma hararetlendi. “Erkeklere böyle bir güçle ilgili asla güvenilemez! Eğer kadınların cinsel stratejisi güvenilir erkek doğum kontrolü yöntemleriyle engellenirse insanlığın kıyamet gibi bir sonla karşı karşıya kalacağı kesindir. Bu toplumların parçalanmasına, nüfusun azalmasına ve çekirdek ailenin yerini erkeklerin cinsel stratejilerinin dikte ettiği neokabileciliğin almasına sebep olur.” Dürüst olmak gerekirse atom silahlarının keşfinin böyle bir icatla aynı seviyede olduğunu düşünmek yanlış olmaz.


50 yıllık kadınlaşmanın yarattığı gülünç, acıklı, yaygın biçimde çocuksu ve sapkın masküleniteye, insanlığın kendi cinsiyetinin doğuştan gelen zorunluluklarını takip etme konusunda ilerletmesi için asla güvenilemez.


Ancak 1960'lardan beri kadınların eline verilen ve bugün de varlığını sürdüren güç aynen budur. Erkeğin doğum kontrolünün kadınsı zorunluluklara karşı temsil ettiği tehdit, hangi cinsiyetin cinsel stratejisinin normatif olacağı çerçeveyi kontrol etme tehdididir. Kadınlara özel hormonal doğum kontrolünden ve bunun neticesinde ortaya çıkan cinsel devrimden önce, cinsiyetlerin oyun alanı erkeklik lehine olmasa da eşit seviyedeydi. Çünkü erkeklerin sağlayıcılığı, kadınların kendi ihtiyaç ve zorunluluklarına ulaşmalarında motive edici bir faktördü. Lateks prezervatifler 1940'lı yıllarda mevcuttu ve bu erkeklere küçük bir avantaj sağlamış olabilir ancak her iki taraf da çiftleşme sırasındaki cinsel aktivitelerinin şartlarını biliyor ve kabul ediyordu.


Kadınlara özel doğum kontrolü uygun ve kullanılabilir hâle geldiğindeyse kontrolün odağı kadın öncelikli bir hâle dönüştü. Onların cinsel amaç ve çıkarları normalleştirilmiş amaç ve çıkarlar hâlini aldı. Erkeklerin cinsel çıkar ve amaçlarıysa sadece kendilerininkilere ulaşmanın yolunda bir araç olmuştu ve artık kontrol sıkı bir şekilde kadın hipergamisinin lehine yerleşmişti. Böylelikle ister gelişmekte olan dünyada ister birinci dünya ülkelerinde insanlığın gidişatını yönlendirme sorumluluğu kadınlara düştü ve böylece feminen gerçeklik bugünkü hâline geldi.



49 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page