Selam Dostlar, podcastte ve bloglarda “Anılarım” başlıklı bir bölüm açmaya karar verdim. Bu bölümde kadınlarla ilgili bütün geçmiş başarısızlıklarımı anlatacağım. Neden başarısızlıklar? Çünkü piyasada başarılarıyla hava atan yeterince eleman var, benim istediğimse başarısızlıklarımdan ders almanız ve öğrenmeniz. Belki size bir playboyun tecrübelerini sunamayabilirim ama sunabileceğim şeyler bu: Başarısızlıklarım.
Bunun bir diğer sebebi de şu, bu işlere başlayan erkekler genellikle KH'ye çok büyük bir öz güven sorunuyla gelirler. Bu ortamlarda, saha raporlarında kızların kalplerini çalan playboyların anılarını okuyunca da iyice öz güvenleri düşer, kendilerini o adamlar gibi hayal etmenin yakınından dahi geçemezler. Ümitsiz vaka olduklarına inanmışlardır. Özellikle KH'yi yavaşça almaya başlamalarından sonra geçmiş hatalarının yıkıcılığını fark ettiklerinde iyice öfke ve ümitsizlikle dolarlar. İşte, başarısızlıklarımı bu yüzden paylaşmak istiyorum. Ne kadar kötü olduğuna inanırsanız inanın, ben muhtemelen sizden çok daha kötü bir durumdaydım. Bu yüzden bu anılarımı okuyarak eğer ben fişten çekilebilmişsem sizin de çekilebileceğinizi görmenizi istiyorum.
Okuyacağınız bu hikâye üniversitenin ikinci yılında yaşandı, COVID-19 pandemisinden bir yıl önce. O zaman ben, liseden arkadaşım İsmail, bir de 30'larında bir arkadaşımız olan Özgür, üçümüz eski püskü bir evde beraber kalıyoruz. İsmail yanımıza taşınınca evin ortamı birden değişti, önceden ben ve Özgür'ken hep kendi odamızda takılırdık, İsmail gelince bir salonumuz olduğunu hatırladık. Her gün eve giren çıkan belli değil, içki sigara gırla.
Bir gün İsmail'in bir arkadaşı eve iki kızla geldi, onun da adı İsmail ama bizimkinden daha uzun olduğu için “Uzun İsmail” diyorduk (Sonradan öğrendim ki çocuk torbacıymış). Yanında getirdiği kızlardan biri narin ve masum görünümlü bir tip. Naciye'yle ilk kez o zaman tanıştım. Meğer o da Uzun İsmail'le ilk defa tanışmış. İlk randevularında bizim eve takılmaya gelmişler yani... Kız da yabancı hissetmesin diye arkadaşını getirmiş. Arkadaşı da çirkin ve şişman bir kız... O gece geç saatlere kadar içildi, geç olunca bizimkiler “Kalın burada, kanepeyi açarız size.” dediler. Şişman kız çoktan gitmişti. Netice olarak o gece onların aşna fişne yapma sesleriyle uyuduk hepimiz...
Gel zaman git zaman bu çocuk bizim eve sürekli gelip gitmeye, bizimkileri de her geldiğinde görmeye başladı. Öyle olduğu için bizimkiler de Uzun İsmail'in yollarını gözlüyor. Tabii ben astım olduğum için içmiyorum. Bir gece Uzun İsmail bu sefer şişman kızla çıkageldi. O gece geç saatlere kadar takıldık ve geç olduğu için bunlar yine kaldılar ve Uzun İsmail bu sefer şişman kıza kaydı... Kız da bir çirkin, bir itici, dünyadaki son kız olsa elinizi tercih edersiniz öyle bir kız yani.
Neyse... Tahmin edersiniz ki, iyi kızımız masum Naciye bunu öğrendi. Kız da yakın arkadaşıymış. Böyle olunca ilişkileri başlamadan bitti hâliyle. Uzun İsmail de bir süre bizden uzaklaşmaya başladı. Benim Naciye'yle yakınlaşmam da tam buradan sonra başlıyor...
Instagram'dan ekleştik hemen. Ben o zamanlar tarot bakıyordum, daha doğrusu tarotla kız düşürmeye çalışıyordum (Sakın yapmayın). Öyle olunca ayrılığın sancılarıyla mücadele eden Naciye bu fırsatı kaçırmak istemedi. Öyle öyle bir yakınlığımız başladı. Tabii kızla oturup vakit geçirdikçe ben kafamda, onun kurtarılmaya muhtaç bir prenses, benim de onun beyaz atlı şövalyesi olduğum senaryolar kuruyorum. Naciye saf, masum, iyi duygularla aşkı arayan bir kız, Uzun İsmail'se tek derdi kadınları uçkuru için kullanmak olan bu uğurda onları manipüle edip kandıran bir ruh hastası (!). Bu kız kaderin bir cilvesiyle “Uzun İsmail” denilen kötü adam tarafından kandırıldı, şimdi onun yaralarını saracak, aşka ve erkeklere yeniden güvenmesini sağlayacak gerçek bir erkeğe ihtiyacı var. Bu benden başka kim olabilir?
Birlikte vakit geçirdikçe kızla daha samimi oluyoruz, kol kola girmeler, sarılmalar falan. Tabii ben bunu aramızda bir cinsel gerilim oluşuyora yoruyorum. Halbuki kızın duygusal tamponu, pipisiz oyuncak ayısı görevini görüyormuşum. Tabii o zamanlar KH falan yok, var da duymamışım. Hatta bu kız bizim mahalledeki çiçekçide çalışıyordu, hiç unutmam o zamanlar hava soğuktu, bu şapşal da ince bir elbiseyle dışarıda millete çiçek dağıtıyor. Gittim eve, hemen bir ceket aldım ona götürdüm. Sonradan o cekete çöktü maalesef geri alamadım...
Neyse, hikayeye dönelim... Bir gün bizim İsmail her zamanki gibi etil alkolünü aldı yine, (Evet, o zamanlar alkole paramız yetmediği için etil alıp kendi alkolümüzü yapıyorduk) gece içilecek belli. Ama ne yapacağız, üç keko kendi başımıza oturup içecek hâlimiz yok, bize kız lazım. Benim de aklıma tabii ki Naciyeciğim geldi. Hemen mesaj attım, gelmek istedi gibi ama akşam olduğu ve evi bize uzak olduğu için gelemeyeceğini söyledi.
Hemen pes edemezdim. Biraz zorladıktan sonra “Sen beni gelir alırsan olur.” cevabını alabildim. Evi o zamanlar yaşadığımız şehrin öbür ucundaydı, kalktım salak gibi oraya kadar yürüdüm. Kızı aldım, bir daha eve kadar geri yürüdük. Otobüs saatleri bitmişti. Kız yol boyu kolumdaydı. Böyle tatlı, şirin de bir şey. Ben iyice mest oluyorum, bu akşam o akşam olabilir. Baksana nasıl sırnaşıyor bana... Hâlbuki sadece koluma giriyor. Kızı eve getirdim. İçmeye başladık. Bu arada daha önce o, ben bir de bizim İsmail'le oturmuşluğumuz da var. Kız İsmail'i tanıyor yani.
İçmeye devam, eğleniyoruz. Kızın kafası iyice güzel oldu. Başını bana yaslıyor, göğsüme sokuluyor. Evdekiler bunları gördükçe bana gurur dolu bakışlar atıyorlar. Herkes o gece skor atacağımdan emin. O gece evin kralı benim.
Neyse yatma zamanı geldi, kız iyice bir milyon olmuş. Kaldırdık kızı, bir omzuna ben bir omzuna İsmail girdik, salondan çıktık benim odama götüreceğiz. Benim odam solda, İsmail'inki ise sağda. Tam yol ayrımına denk geldiğimizde ve benim odama doğru dönecekken kız bizi durdurdu. İsmail kıza, “Sana Zafer'in odasında yatak hazırladık, orası daha sıcak.” dedi ama yok, kız benim odaya gitmiyor. Öyle olunca İsmail rotayı kendi odasına çevirdi, kız da tıpış tıpış yürüdü, İsmail'in odasına yatırdık.
Tabii ben şoktayım, çok büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum o an. Az önce yaşananlara anlam veremiyorum. Beynim kısa devre yapmış durumda. Özgür beni teselli edercesine sırtıma iki tane vurdu. “Üzülme oğlum bir dahakine olur.”
Gecenin devamını İsmail şöyle anlattı:
Odasına geçmiş, LoL oynamaya başlamış. Gece 03.00 falan ama bana ayıp olmasın diye kızı sikmek istemiyor. Kızdan “Üşüyorum.” diye bir ses gelmiş. “Bekle biraz ısınırsın.” “Yok hâlâ üşüyorum.” Gitmiş üstüne bir yorgan daha örtmüş. LoL'e devam. Kız hâlâ uyanık. En sonunda sabaha karşı yatıyor. İsmail'in yattığını gören kız bir süre sonra “Üşüdüm.” bahanesiyle gidip hiçbir şey demeden İsmail'in yatağına sokuluyor. Sonrasıysa malum... Kız o gece kendini zorla siktirmiş yani.
Bu hikâyeden öğrenilecek KH derslerine gelelim:
1) “Gerçek Arzu”nun pazarlığı yapılamaz.
Bir kadına iyi çocukluk kisvesi altında, aslında pantolonunun içine girme motivasyonuyla yaptığınız bütün kibarlıklar, jestler, iyilikler, HER ZAMAN kadın tarafından fark edilir ve bu onun size karşı içten içe tiksinti duymasına sebep olur. Size bir insan olarak değer verebilir ama bir erkek olarak saygı duymayacaktır. Bilinç seviyesinde bunun farkında olmasa bile kadınsı doğası sizin bir pısırık olduğunuzu fark etmesini sağlayacaktır.
İşte ben de, ona iyi davranarak ona tarot bakarak “Üşümesin.” diye ona ceket getirerek yalnız yürümesin diye şehrin bir ucundan öbür ucuna kadar ona yalın ayak eşlik ederek aslında onun bana duymasını istediğim arzunun pazarlığını yapmaya çalışıyordum. Bunları gerçekten iyilik olsun diye yapmıyordum, belki bana verir diye yapıyordum. Bu çok sinsice, omurgasızca ve yokluk mantalitesi kokan bir davranış.
2) Sizinle yatmak isteyen kız, bunu yapmanın bir yolunu MUTLAKA bulacaktır.
Kadınların istediği şey, size karşı saf arzu duymak, sizi sizin onu istediğinizden daha çok istemektir. Eğer tam tersi olursa siz kendinizi kadın rolüne sokarsınız. Bu hikâyede de ben daha istekli taraftım, İsmail'se istemiyor hatta kaçınıyordu. Netice olarak seks beni değil, onu buldu. Naciye o gece İsmail'le yatmaya çoktan karar vermişti bile. Bu yüzden sabahın körüne kadar uyumayıp İsmail'in koynuna sokulmanın fırsatını bekledi. Kadınlar sizle yatmak istiyorlarsa ne yapıp edip bunun bir yolunu bulacaklardır.
3) “İyi Kızlar” henüz açığa çıkarılmayı bekleyen kötü kızlardır.
Buna Rollo Tomassi, “The Rational Male” kitabının 10. bölümünde detaylıca değinir. Şu an bu bölümün çevirisini yapıyorum, ön sipariş alabilirsiniz. Kadınlar hataları için şahsi mesuliyet kabul etmemenin ustalarıdırlar. Hatta bütün toplumsal düzenimiz, onları bu hataların neticelerinden olabildiğince azat etmek üzerine kurulmuştur. Bu yüzden narin, ve saf görünümlü bir “İyi Kız” gördüğümüzde, onun bir kurban olduğu varsayımıyla düşünür, onu tıpkı olgun bir ferdin olması gerektiği gibi kendi hayatından mesul birisi olduğunu unuturuz.
Aynı şekilde ben de, Naciye'nin masum ve saf görüntüsüne aldanmış, onun kendi hayatından mesul bir fert olduğu gerçeğini unutup hayatın kötülüklerinden korunması gereken bir prenses olduğu fantezisine inanmıştım. Hâlbuki görünüşüne değil davranışlarına baksaydım, gerçek karakterini daha iyi anlayabilirdim; torbacılarla çıkan, ilk kez buluştuğu bir adamla tanımadığı erkeklerin evine sigara ortamında takılmaya gelen, o gece bizim salonumuzun koltuğunda sikişen kızın birisiydi. Kimse onu bunları yapmaya zorlamamıştı, o kendisi bunları tercih etmişti. Bu gerçeği unutan ben, onun ilgisini (İlgi, zaman, enerji, para vb. şeylerle) ödeyen bir “Beta”yken İsmail'se sekse ulaşan “Alfa”ydı.
“Atlı Karınca”ya (Cock Caruosel-Sik Atlı Karıncası) binip duran kadınları gördüğümüzde kafamızdaki “İyi Kız” modelini bu kızlardan tamemen farklı, onlarla aynı cinsel dürtü ve yönelimlere sahip olmayan, süt gibi temiz ve pak bir melek olarak idealize ediyoruz. Hâlbuki “İyi Kızlar” da kadınlar ve onların da bir kadın doğası var. Onlar da tıpkı kulüplerde gördüğünüz ortam kızları kadar cinsel olabilirler. Doğru yer, doğru zaman, ve doğru alfa korelasyonuyla her kadının içindeki “Kötü Kız” açığa çıkabilir. O anın getirdiği ani hormonal yönelimlerle o ateşli Alfa seksini istemekten kendilerini alamayabilirler.
Kadınlar bunu kendi kafalarında “Ben sarhoştum, ya da savunmasız ve desteğe ihtiyaç duyduğum bir anımdaydım, o da benim için oradaydı ve olaylar birbirini izledi.” vb. sözlerle rasyonalize ederler. Nitekim Naciye için de olan buydu. Bir kadının sevgisine giden yolun kalbinden geçtiğini düşünebilirsiniz fakat aslında o yol bacaklarının arasından geçer. Sizi arzulaması, size sevgi ve şefkat beslemesinden daha önemlidir. Çünkü sevgi ve şefkat yukarıdan aşağıya doğru akar, arzu ve saygıysa aşağıdan yukarıya doğrudur.
Neyse... Sonra hatırladığım kadarıyla bu kız Uzun İsmail'e geri dönmeyi başardı, öyle olunca “Bizim evdeki küçük macerası.” duyulmasın diye hepimizi engelledi. Bir daha da onu görmedik.
Bu da böyle bir hikâyemdir.
Comments