top of page

AİLE SORUNLARI

Aileyle Sağlıklı İlişkiler


Merhaba Arkadaşlar, bugün bir “Erkek” olarak ailenizle nasıl sağlıklı ilişkiler kurabileceğiniz hakkında konuşacağız. Bu çok önemli bir konu çünkü insan ilişkilerinde gelişim katetmenin ilk adımı aile ilişkilerinizi doğru şekilde yönetmekten geçer. İdeal bir senaryoda bütün aile fertlerimizle iyi bir şekilde anlaşmak, aramızda saygı ve sevgi ilişkisi kurabilmek isteriz. Fakat maalesef bir ideal senaryo var, bir de Türkiye gerçekleri var ve maalesef çoğu Türk genci için aile ilişkileri ideal bir konumda olmaktan çok uzak.


“Erkek Adam” olmak her şeyden önce bir kafa yapısıdır. Bu kafa yapısını edinmenin ihtiyaçlarından biri de omuzlarınıza yüklenmiş performans mükellefiyetinin farkına varmaktır. Erkek performans mükellefiyetini yerine getirdiği ölçüde sevilir, saygı duyulur. Kendinden beklenen performansları yerine getiremeyen erkekler asla sevilmezler ve saygı görmezler, kendi aileleri tarafından bile. Bunu meşhur komedyen Chris Rock çok iyi bir dille açıklamıştı aslında: “Sadece kadınlar, çocuklar ve köpekler karşılıksız sevilirler. Erkekler sadece bir şeyler sağladıkları şartta sevilirler.”


Doğduğumuz andan yetişkin bir erkeğe dönüştüğümüz ana kadar geçen süre içinde ailemizle birlikte yaşıyoruz. Onların çocukları oluyoruz ve onlar bize bakıp ihtiyaçlarımızı karşılamakla sorumlu oluyorlar. Karşılığında da üzerimizde otorite sahibi oluyorlar. Bu dinamik bizler henüz bir oğlan çocuğuyken yetiştirilmemizde işlevli olabiliyor fakat ergenlikten yetişkinliğe geçiş vetiresinde ailelerimizle sorunlar yaşamaya başlıyoruz. Bu neredeyse her erkeğin özel hayatında ve aile ilişkilerinde gözlemlenebilen evrensel bir durum. Peki neden böyle?


Büyüdükçe içimizde uyanmaya başlayan erkek doğamız etrafımızdan saygı talep etmeye başlıyor, doğru bir şekilde büyüyüp olgunlaşabilmek için saygı görmeye ihtiyacımız var. Genelde bu vetirede bize en çok saygısızlığı kendi ailemiz yapıyor. Aslında bu onların da suçu değil çünkü biz saygıyı hak etmiyor oluyoruz. Saygıyla ilgili sorun ve saygıyı elde edilmesi zor yapan şey, saygının sahip olunmayı hak edilmesi gereken bir duygu olması. Saygıyı hak edebilmek içinse size saygı duyan insanlara muhtaç olmamanız lazım.


Ailenizin size saygı duyamayışı da tam olarak bundan kaynaklanıyor çünkü hâlâ ailenize muhtaçsınız. Ailenize muhtaç olarak kalmaya devam ettiğiniz sürece onların gözünde yetişkin bir erkek değil, bir oğlan çocuğu olacaksınız. Bunu bir erkek için oldukça tehlikeli yapan şeyse aileniz size en yakın insanlar olduklarından, eğer ailenizin gözünde bir oğlan çocuğuysanız içten içe siz de kendinizi bir oğlan çocuğu olarak görmekten alıkoyamayacaksınız. Böylelikle bütün dünya sizi bir oğlan çocuğu gibi görecek.

Kirayı ve faturaları ailenizin ödediği evde yaşadıkça önünüze gelen yemeği önünüze aileniz koydukça giydiğiniz kıyafetleri size aileniz aldıkça cebinize harçlığınızı aileniz koydukça hayatınızın sahibi de ailenizdir, siz de hâlâ onların oğlan çocuğusunuz demektir. Zaten sorun da burada ortaya çıkıyor, aile fertleri bütün bunları yaptıkları için oğlan çocuklarından doğal olarak otoritelerine itaat etmelerini bekliyorlar fakat oğlumuz artık yetişkin bir erkek olduğunu ve saygıyı hak ettiğini hissettiğinden hak sanrısı içine girerek aile otoritesine başkaldırmaya başlıyor ve uyuşmazlıklar doğuyor.

 

Benimle özel görüşmelere gelen bazı arkadaşlar var mesela zengin ailelerden geliyorlar, altlarına arabaları, ceplerine son model telefonları konulmuş, hiç okumayıp baba mesleğini miras alsa rahat rahat yaşayacak, babasının zaten yedi göbeğinin istihdamını kurtardığı arkadaşlar var. Ama bu adamların ciddi maskülen benlik problemleri var. Yeterli duygusal güçleri yok, kadınlar konusunda başarılı değiller, aileleri tarafından üzerlerine yüklenmiş büyük bir baskı var. Bunun en büyük sebebi sahip oldukları hiçbir şeyi hak ederek kazanmamaları. Aksine bu şeylerin kendilerinin özgürlüğü karşılığında onlara verilmesi. Yani bu adamlar böyle hayatlar yaşıyorlar ama bunun karşılığında ödedikleri bedel çok büyük: Kendi hayatları kendilerine ait değil. Bu yüzden önce bu sorunu çözmelisiniz.


Bir erkek bu gerçeği ne kadar erken yaşta fark ederse onun için o kadar iyidir. Bir erkek hayat mücadelesine ne kadar erken atılırsa onun için daha iyidir. Hatta bunu bir adım ileriye taşıyıp şunu da söylüyorum: Eğer tıp, mühendislik, hukuk gibi yüksek gelir vaadi taşıyan mesleklere ilginiz yoksa sıradan bir üniversitede vaktinizi harcayıp çoktan hâlihazırda bir çığa dönüşmüş olan işsizler kervanında yerinizi alacağınıza, genç yaştan bir meslek öğrenmeniz çok daha iyi. Çünkü üniversite masraflarınızı yine aileniz karşılayacak. Yani onlardan bağımsızlaşma sürenizi artıracaksanız en azından bunu buna değecek bir şey için yapın. Öğretmenlik okumak buna değmez mesela ya da felsefe, sosyoloji gibi kıytırık bölümler.


Bir erkek yaşını başını eline aldığı andan itibaren ilk amacı ve odağı bir şekilde aile evini terk etmek olmalı. Bilhassa eğer aile sorunlarınızın ve anlaşmazlıklarınızın çözülmesini istiyorsanız önceliğiniz bu olmalı. Çünkü aile evinde yaşadığınız sürece sorunlarınız katlanarak büyümeye devam edecek, yetişkin bir erkeğin hâlâ ailesinin evinde yaşaması normal ve doğal bir şey değil. Bu sizin için zararlı çünkü öz saygınızı zedeler, aileniz için zararlı çünkü sizden rahatsız olmaya başlarlar ve gözlerindeki imajınız çizilir. Rahatlığın bedelini ruhunuzla ödersiniz ve bu bedele hiçbir şey değmez.

Ayrı bir eve çıkmak bir genç için her zaman zordu ama bu benim öğrencilik zamanlarıma bile kıyasla daha da zorlaştı. Bu yüzden bu aşamada ev kiralarının pahalılığından dem vuracaksınız. Aile evinin konforuna alışmış erkekler kısmen mantıklı gibi görünen bahaneleri hep bu şekilde kendi için iyi olacak zor kararları almayı ertelemek ya da hepten engellemek için bir rasyonelleştirme vasıtası olarak kullanırlar. Kira pahalıysa pahalı Arkadaşlar, eğer evden çıkmayı kafanıza koyduysanız ne yapar eder bir şekilde bunu başarırsınız. Gerekirse dört kişi bir evi paylaşırsınız. Bunu hepimiz yaptık. Ben üniversiteye ilk geldiğimde ilk altı ay dört kişiyle aynı evde kalmıştım. Üç oda bir salon evdi, birimiz salonda kalıyordu. Aile eviniz gibi rahat olmayacak ve birçok sıkıntıyla baş edeceksiniz. Ama bu sıkıntılar erkek benliği, hayat tecrübesi ve kendi geminizin kaptanı olma hissiyatıyla birlikte gelecek ve bu her şeye değer.


Ayrı eve çıkmaya karar verdiniz diyelim. Peki eve çıkacak ve aylık gelirleri ödeyecek imkânı nasıl bulacaksınız? Çalışarak. Garsonluk, barmenlik, baristalık, ne olursa. Ama bir meslek öğrenmek en iyisi. Şimdiki aklımla geçmişe gitme şansım olsa ilk yapacağım şey bir meslek öğrenmek olurdu. Tesisatçılık, kaynakçılık, marangozluk, ne olursa. Tercihim marangozluktan yana olurdu çünkü ahşap ev eşyalarına karşı ilgim var. Bu konuda şansınız varsa bir ustanın yanında çırak olarak başlamanızı tavsiye ederim.

Yolun kolay olacağını vadetmiyorum, aksine zor olacağına dair sizi temin ederim. Fakat bu zor yolu istikrarla yürümeye başladığınız zaman saygıyı hak etmeye başladığınızı göreceksiniz. Kendi hayatınızın mesuliyetini tamamen elinize aldığınızda, o hayatta kimin bulunup bulunamayacağına karar verecek otoriteye de sahip olacaksınız. Böylece size saygısızlık yapanları hayatınızdan atabilme gücünüz olacak. Evet, bu anne babanız bile olsa. Ancak artık onlara ihtiyacınız kalmadığında, aileniz sizi yetişkin bir fert olarak algılayıp size saygı duymaya başlayabilir. Çünkü onlara sizinle bir ilişkide olabilmek için başka seçenek bırakmamış olacaksınız. Ya size yetişkin bir erkek olarak çalışıp hak ettiğiniz saygıyı duyacaklar ya da hayatınızda olmayacaklar. Her iki türlü de kazanan siz olacaksınız. Fakat onlara herhangi bir alanda ihtiyaç duyduğunuz sürece sizi küçümsemeye aşağılamaya ve hâlâ götü boklu bir çocuk olarak görmeye devam edecekler çünkü dürüst olun, öylesiniz!


İşte performans mükellefiyetinin anlamı budur. Şu hayatta aile ilişkilerinizden tutun geleceğinize, karı kız sorunlarından tutun finansal problemlere kadar her biri sizin hayatta gösterdiğiniz performansa bağlıdır ve bu sorunların hepsinin istisnasız çözümü hayatın her alanında şahsi mesuliyet almayı bilmektir. Bu hayatta yalnızsınız. Ya kendinize bir hayat inşa edip bir yerlere gelebilmek için dişinizle tırnağınızla savaşırsınız ya da ailenizin bile saygı duymadığı ezik bir kaybeden olarak ölür gidersiniz. Hayat sizin hayatınız, ailenizin değil. Aileniz sizi dünyaya getirip bakımınızı yaptı diye kaderinizin iplerini ellerinde tutmamalı, onu siz tarihin sayfalarına altın harflerle yazmalısınız.



 
 
 

Comentarios


bottom of page